Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Hatamıydı (?)

Beni hala ilk gelişimin heyecanıyla karşılarmısın o sarmaşıklı pencerende karlı- buzlu kış gecelerınde morarmış
dudaklarımı ısıtırmısın kiraz kırmızısı dudaklarında
zamanın geçişi ne kadar önemsiz anın içinde.
bir anlık sessizlik kaplarken her anı ne kadar önemsiz tüm yaşamın gürültüsü sanki herşey o kadar berrak ki
karmaşanın içinde yalın kalmak hiç de zor değil yumuşak tüyleriyle ayağına sırnaşan kedi çay kaşığının üzerindeki akbil küllükte sönen sigara sıcak bir bardak çay masanın üzerinde soğumaya durmuş
camdan yaz rüzgarı ve derinden ılık bir şarkı
bir kucak doluşu bir dudak dolusu aşk bırakın kendi dünyamızı yaşayalım sizin yapay dertlerinize ortak olmadan
insanlığımızı keşfedelim bir dudak dolusu
vakitlerden akşam üstü yanım dört aşılmaz duvar içimde bir barut çizgisi ve meridyende saat yirmi bekliyorum gelmiyor
kırıyorum yönümü yalnızlığa gece başlıyor dudağımda eşkiya artığı gülüşüyle tüm gece biliyor kederimi bir dili olsa da anlatsa dudakta biriken söz çürüğünü kül kor ateşi gizliyor mermeri andırıyor yüzüm bir sigara yakıp diğerini söndürüyorum giderek çoğalıyor kül zehir sızdırıyor içime pişmanlıklar sözcükler kusuyorsun karanlığa
sözcükler esrik çığlık atmak istiyorsun-umutsuz bir yardım çığlığı kötümser rüyalar iç çekiştiriyor uykularımda bir şey söylemiyorum siz istediğiniz kadar çoğalın ben yorgun kayıkçıların ufuk çizgilerinden geliyorum
uzağım o kadar hem de çok uzak çizgiler kadar sadığım arkamda kalan izlere hem eğriliğim benim yolum hem doğruluğum kimin kağıtlarını buruşturmuşum kelimeler kadar oynak heceler kadar kıvrak üstüne üstlük bir çelimsiz bebeğim harf kadar dilinizde
ilerliyorum yolumda bata çıka bir sağa bir sola bakıyorum umutla sağımdan bir ses yükseliyor oraya yöneliyorum solumdan bir ses oraya
sanki bir bataklık dolaştığım yer çırpındıkça batıyorum yetmiyor beni çekip çıkarmaya bana uzanan eller
ya gerçekten güçlü değiller ya da ben mi çok ağırım acaba
nerede hata yaptım dün mü önceki gün mü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder