Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Kimse Dokunmasın Bana

sokağa fırladığın küvetinde bıraktığın sol bacağından başka enflasyonun da kalmadı artık sineğimsin şimdi bomboş bir odada talihsiz tırnaklarını
sökmektedir telafisi mümkün olmayan zinde acı dikkatsizce buruşturulup bir kenara atıldıktan sonra hali hatrı bir daha hiç sorulmamış bir tuvalet kağıdı
gibi not aldığın son titreme cümlesi lavımdaki sümük
buketiyle de mutluyum artık sana faili mechul ölümler dilerim
sokakların hoyratca sakladığı akladığı tutsak tutup kalebent kıldığı
metrekarelerce platforma sancıyla sığdırdığı sarkastik sır erica
soylu soysuz fıtratında fahişe bir fırtına seni sarkaç saldılar
azgın bakirelikle rahibe bir fahişelik sathına ah nasılda sıkıştın açılıp da kapanmayan pasaklı bir parantezin bakir bacaklarında
plütokraside maskara fakirlikler uzayda dilek tutma sırasında umut ihbar taşıdı
bin soru tek cevap için bin sevgi emekçi yüreğin derdi
acılar bitişikteki ben için sokakta görsem selam yok ona o ben sen de emperyalist sinmez içime gülün rengi kararsız akşam üzerilerine red idi hep cevapları
artık ne halta yarar ki kırmızı maviye açtım kendimi altınkumlar üzerinde
bu çıplaklıkta da yazı yazmak imge cevaplaması andan anlam çıkarma bir de ilham perilerimin kıskançlığı ama buldum sırrını deniz değil
çıplaklık rahatlatıyor insanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder