İçime yansıyan bir boşluk kuytusuna kendimi çekmek isteği
bir dilde asılı kalmış imgenin çığlığında
koyu yağmurlar pencere pervazlarında sohbet ettiği vakit
kahraman oldu mısralar
çıplak bir odanın karanlığında
gözlerimde sensizliğin kokusu
aşkımın son kırıntılarını böldüm martılara
bulabileceğin tek kayalıklarıda akbabalar tünemiş
kayalar yontulmuş insan eliyle tuzak
bu kurak coğrafyada suyu çekilmiş kaktüs çiçeği gibi
tüylerim diken ve daha demincek
bakire bir esintinin koynuna girmişken
düşüverdi birden süzülerek
şimdi yutkunacak tükürük lazım bana
gözde ağlayacak yaş bulunmazken
resmin duvarda hareketsiz izliyor yaptıklarımı
beynin yanılmasıyla gördüğü bir hayal gibi
belirsizliklerin ve bensizliklerin
bir harmanı bir afrodizyak gibi beynimi uyuşturan
komutların yetersiz kaldığı özlemin şarap kıvamında
yürürken dolu dizgin umutlarıma
hatırımda kalan hüzün kırıntıları var
maziye dönüp baktığımda yanaklarıma hala göz yaşım akar
Bu Blogda Ara
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Kimse Bilmez
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder